“Kapalı Çarşı” bir efsaneydi benim çocukluğumda. Elazığ’ı
tarif ederken ilk kullandığım kelimeler arasındaydı. Şimdi düşünüyorum da,
çevresindeki şıra meydanı, buğday meydanı vs. ile birlikte şehrin “AVM” siymiş
oralar. Ürettiğini satmaya gelen köylünün sabah ilk durağı olan bu alanlardaki
esnaf şehrin en şanslı tüccarlarıymış. Alım-satım yapar, bakım-onarım hizmeti
verir ciddi gelirler elde ederlermiş.
Şehirde alış ve verişin yapılacağı alanlar o şehrin
ekonomisinde paranın yeniden pompalandığı “Kalp” niteliğindedir. Eskiden meydan
derdik bu alanlara şimdilerde ise “AVM” diyoruz. Şehir halkının
vazgeçilmezlerinin tamamına yakını buralarda satılır ve alınır. Eskiden meydanlar
yiyecek-giyecek ağırlıklıyken şimdi AVM’lerde bunlara bir de teknoloji eklendi.
Şehrin gelir kaynakları üzerinde durduk geçen yazımızda.
Şimdi de bu gelirin harcanmasındaki detaylara bakalım. Bir gelir kapısı
aklımıza gelir belki, belki de bir yol bulur bu paraları şehrimizde daha uzun
süre tutmayı sağlayabiliriz;
İnsanlar gelirlerinin bir kısmını mutlaka yiyecek ve giyecek
için kullanırlar. En garanti yatırımlardır yiyecek ve giyecek üzerine
yapılanlar. Son yıllarda teknoloji de bu mutlaklık içinde kendine yer bulmuş
görünüyor. Cep telefonu olmayan birisine ilk tepkimiz sizce nasıl olur…! Evinde
televizyonu olmamak! Bilgisayar kullanmayı bilmeyen bir öğrenci…! Vs.
Günlük, haftalık, aylık alışverişlerin çok önemli bir kısmı
yiyecek, giyecek ve teknoloji ürünlerine harcanan paralardır. Hane halklarının
harcamalarının %20’si gıda, %6’sı giyim, %4’ü haberleşme, %18’i ise ulaştırmaya
yapılıyor (Kaynak TÜİK)
Şimdi bu harcamaları şehir esnafına katkısı en az olandan
başlayarak ayrıştıralım:
Elektrik, Telefon, İnternet, Tivibu, D-Smart, Doğalgaz gibi
harcamalarımız doğrudan şehir dışına çıkan paralardır. Şehirdeki tek bir esnafa
dahi gelir olmak nasip olmaksızın kayar gider ilgili kurumların Genel
Müdürlüklerinin hesaplarının bulundukları şehirlere.
Son yıllarda kredi borcu ödemeyen yoktur. Ev, araba, düğün
borcu derken şimdi de bedelli kredileri eklendi… Kredi ödemelerinin içinde faiz
ya da kar payı var ki bu da karşı tarafın yani bankaların geliri olacaktır.
Banka müdürleri esnaf olmadığına göre bu harcama da doğrudan şehir dışına çıkan
ciddi bir harcama kalemidir.
Şehir halkının önemli bir kısmının kira giderleri var. Bunlar
mülk sahiplerinin gelirleri olarak dönüşür ve çok büyük oranda mülk sahibinin
banka hesaplarında tasarrufa dönüşür. Yani kısaca doğrudan şehir esnafına bir
katkısı çok küçüktür.
Yine önemli bir tutar oluşturan araçlar için yapılan yakıt
harcamalarına baktığımızda, istasyon sahibi esnafın geliri olarak % bir kısım
şehirde kalır. Gerisi doğrudan şehir dışına akar. Ev ve arabalar için yapılan
sigorta harcamaları da aynı.
Ciddi bir harcama kalemi olan araç alışlarından şehre kalan
da yine benzer şekilde bayinin karı kadardır.
Teknolojiye yapılan harcamalar da tıpkı araçlar gibi satışı
yapan esnafın belli bir oranda geliri olarak şehre girer. Harcamanın büyük
kısmı şehri acımasızca terk eder.
Yukarıda geçen başlıklarda şehrimize para kazandırmak için
yollar bulmamız çok zordur. Bu harcamalar şehrin gelirini yutan, ekonomisindeki
para akışını kesen kalemlerdir.
Yakıt harcamaları dışındaki ulaşım harcamaları kalemine
bakalım. Hane halkı gelirinin %18’i buralara gidiyor. İç ulaşım yani minibüs,
taksi vs hamdolsun şimdilik yerel esnafça değerlendiriliyor. Dış ulaşımda
otogardaki otobüs firmalarının irdelenmesi lazım. Hazar, Murat, Elazığlılar,
Lüks Elazığ firmaları hem sayı hem hizmet ağı, hem hizmet kalitesi olarak talebi
karşılamalı ki buralara yapılan harcamalar bir müddet daha şehirde kalsın. Hava
ulaşımı ve demir yolu ulaşımında şimdilik bu seçeneğimiz de yok.
Sağlık harcamaları da hane halkının ortalama %2’lik gelirini
yutuyor. İlaç harcamalarında yerel ilaç üretemeyeceğimiz için şimdilik bu
seçenek de dışarda kalıyor ama hastanelerde bir imkan var gibi. Hastanelerin
kazançları merkezlerine akar. Yerel hastaneler hizmet kalitelerini ve
çeşitlerini öyle ayarlamalı ki sağlık harcamaları da doğrudan şehri terk
etmesin.
Eğlence ve kültüre insanlar gelirlerinin ortalama %3’ünü
harcıyorlar. AVM’lerde, kafelerde, sinemalarda, tiyatrolarda, park ve
bahçelerde vs bu harcamalar yapılıyor. Tatil için, eğlence için şehrin dışına
ne kadar çok çıkarsa insanlar o kadar para şehri terk edecektir. İmkanlar
sunulmalı ki şehir halkı daha az bir süreyi ve kaynağı şehrin dışındaki
eğlencelere ayırsın. AVM istermiyiz, istemezmiyiz bilmem ama, AVM yokken veya
seçenekleri yokken insanlar alışverişe Malatya’ya gidiyorsa…!
Bunlar da sınırlı gelir kaydırma seçenekleri olan harcama
alanları.
Elimizde ne kaldı dersiniz:
Gıda ve giyim… bir miktar da hizmet… yani eski zamanlara geri
döndük gibi. Gıda, giyim, hizmet üretebilir miyiz? Mesela sırtımızı Kayısıya
dayayıp Malatya gibi, fıstığa dayayıp Antep gibi, tekstile dayayıp Denizli
gibi, pastırma ve sucuğa dayayıp Kayseri gibi, Afyon gibi, tavuğa dayayıp
Balıkesir gibi, Büyükbaş hayvancılığa dayayıp Erzurum gibi parayı şehirde daha
uzun süre tutabilir miyiz dersiniz?
Toprak var, su var, güneş var, meyve var, sebze var, balık
var, koyun-keçi var, sığır-tosun var, tavuk var, ekin var, ot var, çiftçi var…
Harput var, Keban var, Sivrice var, Karaçalı var, Kömürhan var, … biz nereye bakıyoruz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder