11 Eylül 2015 Cuma

PARA NEREDE? (1)

Merhaba güzel şehir.
Merhaba güzel şehrin yeni gazetesi.
Biz sende yüreğimizden bir parça bırakarak adımladık tüm yurdu, tüm avrupayı, tüm dünyayı. Adımlarımız döndü dolaştı, yine sana taht kurdu ey güzel şehir.
Bir şehir için en az güzel olmak kadar önemlidir güzelliğini koruyabilmek…
Bir şehrin, hele böyle güzel bir şehrin yaşamak için neden daha az tercih edildiği başta o şehrin sakinlerince sorgulanmalı değil mi? Nerede hata yapıyoruz? Bu soruyu sıkça sordum kendime ve bulduğum cevaplardan en önemlisiyle başlamak istedim: Şehrin iktisadi damarlarında dolaşan Para Nerede?
Bir şehrin yolları düzgün olursa ulaşım daha kolay ve hızlı olur. Aynen öyle de bir şehirde paranın dolaşım kanalları çok önemlidir. Tek tek planlanmalı ve şehirde dolaşan her bir kuruş için “Bu kuruşu nasıl şehir ekonomisine kazandırabiliriz?” sorusu sorulmalıdır.
Önce şu tabloyu inceleyelim: 1990 yılında 272 bin olan nüfusumuz 2007’de 541 bin ve 2014’e geldiğimizde 568 bin. Bize yakın illere baktığımızda üzücü bir tablo karşımıza çıkıyor:
Erzurum 1990 yılında 274 bin olan nüfusunu, 2014’te 763 bine çıkarmış, Diyarbakır 1990’da 472 bin olan nüfusunu 2014’te 1 milyon 635 bine çıkarmış, Malatya 1990’da 330 bin olan nüfusunu 2014’te 769 bine çıkarmış, Gaziantep 1990’da 422 bin olan nüfusunu 2014’te 1 milyon 889 bine çıkarmış, Bingöl 1990’da 95 bin olan nüfusunu 2014’te 266 bine çıkarmış.
Evet, yaşamak için güzel ilimiz çevre illere göre daha az tercih ediliyor.  Nedeni şu istatistikte gizli: son bir yıldaki istihdam artış oranında ülke genelindeki sıramız %3,2 ile 50. Ülke geneli ortalama %4,3.
Şehir ekonomileri bölgesel yapıdadır. Havaalanı, üniversite, büyük kamu yatırımları, iletişim merkezleri, barajlar, alışveriş merkezleri, organize sanayi bölgeleri ne kadar etkilerse bir şehrin ekonomisini, buralarda el değiştiren paranın gittiği yer de o kadar etkiler.
Her alış verişinizde ödediğiniz para mal veya hizmet aldığınız kişinin geliri olur, yani başka bir Şehir sakininin. Alışveriş yaptığınız yer kazandığı parayı yine bu şehirde harcarsa işte o zaman aynı miktardaki para ikinci kez bir başkası için kazanç olur. Yok eğer kazandığı parayı Elazığ dışında harcarsa işte o zaman kazanç zinciri kırılmış olacaktır.
Kendini besleyen ekonomik halkalara ihtiyacımız var. Paranın akış kanalları otoyollar gibi, birbirine bağlantıları çok dikkatle hesaplanıp Elazığ ekonomisine yön verilmeli. Parayı kontrol eden, parayı şehrinde en fazla süre tutabilen iller kalkınıyor.
Şehrimize yapılan her yatırımı saygıyla karşılıyoruz, ama hepsini kazancını aktardığı yer olarak sorgulamalı değil miyiz? Şehrimizdeki öğrencilerin, memurların, işçilerin, turistlerin, yurt dışındaki işçilerimizin, esnafın, sanayicinin harcadığı para nereye akıyor? Ne kadarını Elazığ’ın ekonomisinde tutabiliyoruz?
Gıda, giyim, eğlence, sağlık, ev eşyası, eğitim, ulaşım, haberleşme harcamalarının ne kadarını yerel aktörlerimiz üretiyor veya ticaretinden doğrudan para kazanıyor, bunu sorgulayarak paranın akışını tespit etmeliyiz. Gıda alışverişlerimizde harcadığımız paralar şehrimizdeki çok sayıdaki ulusal marketçe İstanbul’a aktarılıyorsa, en basit sebze meyveyi bile başka illerden getirtip satın alıyorsak, giyim alışverişlerimizde harcadığımız paralar Elazığ’daki banka şubelerince doğrudan İstanbul’daki hesaplara akıyorsa, otogardaki-havaalanındaki ulaşım ağında harcadığımız paralar Elazığ’ımıza hiç uğramıyor, sadece egzoz dumanını bırakıyorsa; kendimize ait mobilya markaları şehrin en dışında kendine yer bulabiliyor, her mobilya alışverişimizde Kayseri’ye, Ankara’ya tonlarca para aktarılıyorsa… sağ olsun, yılarını yurtdışında üç beş kuruş kazanmaya adayan halk arasındaki ifadesiyle “alamancılarımızın” da aktardığı paralar yetmez bize ey halkım.
Elazığ’ımızın mal ve hizmet üreticileri, tüccarları, esnafları; neden bu halk sizi daha fazla tercih etmiyor? Sorgulayın kendinizi. Eksiklerinizi bulun, giderin lütfen. Ve ey bu şehrin güzel insanları, yaşamak için buradayız hepimiz, kendimiz/kentimiz olarak güzeliz, kendimizi/kentimizi severek huzur buluruz, kendimizle/kentimizle barışık olarak mutlu olabiliriz. Kentimizden olanı, gerektiğinde “taş basarak yüreğinize”, elimizle tutup kaldırırsak birlikte kazanırız.
Asla bir milliyetçilikten bahsetmiyorum. Ayrımcılık ise kesinlikle değil. Her yatırıma, her esnafa sonsuz saygım var. Ama önce can ey dostlar, önce can. Kendiniz/kentiniz olarak var olamazsanız, güzel şehrinizin çevre komşuların ardında kalışını böyle hazin hazin izlemeye devam ederiz.
Paranın gittiği yerleri takip edeceğiz bu yazı dizisinde. Kaçakları bulup yeni fırsatları sunacağız, hem yatırımcısına hem yetkililere. Haydi rastgele…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder