Merhaba güzel şehir.
Merhaba güzel şehrin yeni gazetesi.
Biz sende yüreğimizden bir parça bırakarak adımladık tüm
yurdu, tüm avrupayı, tüm dünyayı. Adımlarımız döndü dolaştı, yine sana taht
kurdu ey güzel şehir.
Bir şehir için en az güzel olmak kadar önemlidir güzelliğini
koruyabilmek…
Bir şehrin, hele böyle güzel bir şehrin yaşamak için neden
daha az tercih edildiği başta o şehrin sakinlerince sorgulanmalı değil mi?
Nerede hata yapıyoruz? Bu soruyu sıkça sordum kendime ve bulduğum cevaplardan
en önemlisiyle başlamak istedim: Şehrin iktisadi damarlarında dolaşan Para
Nerede?
Bir şehrin yolları düzgün olursa ulaşım daha kolay ve hızlı
olur. Aynen öyle de bir şehirde paranın dolaşım kanalları çok önemlidir. Tek
tek planlanmalı ve şehirde dolaşan her bir kuruş için “Bu kuruşu nasıl şehir
ekonomisine kazandırabiliriz?” sorusu sorulmalıdır.
Önce şu tabloyu inceleyelim: 1990 yılında 272 bin olan
nüfusumuz 2007’de 541 bin ve 2014’e geldiğimizde 568 bin. Bize yakın illere
baktığımızda üzücü bir tablo karşımıza çıkıyor:
Erzurum 1990 yılında 274 bin olan nüfusunu, 2014’te 763 bine
çıkarmış, Diyarbakır 1990’da 472 bin olan nüfusunu 2014’te 1 milyon 635 bine
çıkarmış, Malatya 1990’da 330 bin olan nüfusunu 2014’te 769 bine çıkarmış,
Gaziantep 1990’da 422 bin olan nüfusunu 2014’te 1 milyon 889 bine çıkarmış,
Bingöl 1990’da 95 bin olan nüfusunu 2014’te 266 bine çıkarmış.
Evet, yaşamak için güzel ilimiz çevre illere göre daha az
tercih ediliyor. Nedeni şu istatistikte
gizli: son bir yıldaki istihdam artış oranında ülke genelindeki sıramız %3,2
ile 50. Ülke geneli ortalama %4,3.
Şehir ekonomileri bölgesel yapıdadır. Havaalanı, üniversite,
büyük kamu yatırımları, iletişim merkezleri, barajlar, alışveriş merkezleri,
organize sanayi bölgeleri ne kadar etkilerse bir şehrin ekonomisini, buralarda
el değiştiren paranın gittiği yer de o kadar etkiler.
Her alış verişinizde ödediğiniz para mal veya hizmet
aldığınız kişinin geliri olur, yani başka bir Şehir sakininin. Alışveriş
yaptığınız yer kazandığı parayı yine bu şehirde harcarsa işte o zaman aynı
miktardaki para ikinci kez bir başkası için kazanç olur. Yok eğer kazandığı
parayı Elazığ dışında harcarsa işte o zaman kazanç zinciri kırılmış olacaktır.
Kendini besleyen ekonomik halkalara ihtiyacımız var. Paranın
akış kanalları otoyollar gibi, birbirine bağlantıları çok dikkatle hesaplanıp
Elazığ ekonomisine yön verilmeli. Parayı kontrol eden, parayı şehrinde en fazla
süre tutabilen iller kalkınıyor.
Şehrimize yapılan her yatırımı saygıyla karşılıyoruz, ama
hepsini kazancını aktardığı yer olarak sorgulamalı değil miyiz? Şehrimizdeki
öğrencilerin, memurların, işçilerin, turistlerin, yurt dışındaki işçilerimizin,
esnafın, sanayicinin harcadığı para nereye akıyor? Ne kadarını Elazığ’ın
ekonomisinde tutabiliyoruz?
Gıda, giyim, eğlence, sağlık, ev eşyası, eğitim, ulaşım,
haberleşme harcamalarının ne kadarını yerel aktörlerimiz üretiyor veya
ticaretinden doğrudan para kazanıyor, bunu sorgulayarak paranın akışını tespit
etmeliyiz. Gıda alışverişlerimizde harcadığımız paralar şehrimizdeki çok
sayıdaki ulusal marketçe İstanbul’a aktarılıyorsa, en basit sebze meyveyi bile
başka illerden getirtip satın alıyorsak, giyim alışverişlerimizde harcadığımız
paralar Elazığ’daki banka şubelerince doğrudan İstanbul’daki hesaplara
akıyorsa, otogardaki-havaalanındaki ulaşım ağında harcadığımız paralar
Elazığ’ımıza hiç uğramıyor, sadece egzoz dumanını bırakıyorsa; kendimize ait
mobilya markaları şehrin en dışında kendine yer bulabiliyor, her mobilya
alışverişimizde Kayseri’ye, Ankara’ya tonlarca para aktarılıyorsa… sağ olsun,
yılarını yurtdışında üç beş kuruş kazanmaya adayan halk arasındaki ifadesiyle
“alamancılarımızın” da aktardığı paralar yetmez bize ey halkım.
Elazığ’ımızın mal ve hizmet üreticileri, tüccarları,
esnafları; neden bu halk sizi daha fazla tercih etmiyor? Sorgulayın kendinizi.
Eksiklerinizi bulun, giderin lütfen. Ve ey bu şehrin güzel insanları, yaşamak
için buradayız hepimiz, kendimiz/kentimiz olarak güzeliz, kendimizi/kentimizi
severek huzur buluruz, kendimizle/kentimizle barışık olarak mutlu olabiliriz. Kentimizden
olanı, gerektiğinde “taş basarak yüreğinize”, elimizle tutup kaldırırsak
birlikte kazanırız.
Asla bir milliyetçilikten bahsetmiyorum. Ayrımcılık ise
kesinlikle değil. Her yatırıma, her esnafa sonsuz saygım var. Ama önce can ey
dostlar, önce can. Kendiniz/kentiniz olarak var olamazsanız, güzel şehrinizin
çevre komşuların ardında kalışını böyle hazin hazin izlemeye devam ederiz.
Paranın gittiği yerleri takip edeceğiz bu yazı dizisinde.
Kaçakları bulup yeni fırsatları sunacağız, hem yatırımcısına hem yetkililere.
Haydi rastgele…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder