İşletme sahipleri
olarak önemli bir sorunumuz var: büyümek istedikçe, kendi şirketimizin
kontrolünü bir türlü istediğimiz seviyede sağlayamıyoruz.
Bunun bir yolu yok mu?
Var tabi. “İşletme
Çapında Otokontrol”
İşletmeler açısından
otokontrol, çalışanların ve yöneticilerin, yürüttükleri faaliyetlerin ve
aldıkları kararların, işletmeler hedefiyle ve kurallarıyla ne derece uyumlu
olduğunu kendilerinin değerlendirerek bir sonuca varmaları ve bu sonuç
doğrultusunda kendilerini yönlendirmeleri olarak tanımlanabilir.
İşletmelerin ne zaman “otokontrol/kendini
kontrol etme” isteği duyacağı veya bu isteğin ne zaman zayıflayacağı ve bu
isteği karşılamak üzere yürüttüğü faaliyetlerin ölçeğinin ne olacağı bu
işletmelerin büyüklüğü/karmaşıklığı ile ilişkilidir. Ancak, tahmin edildiği
şekilde doğru orantılı değil ters orantılı olarak ilişkilidir. Şöyle ki;
İşletmelerde 3 taraftan
söz edebiliriz:
·
Patron
·
Yönetici
·
Çalışanlar
Patron, işletmenin
denetiminden kolay kolay vazgeçmez. İşletme büyüse de küçülse de o hep yöneticileri
ve çalışanları denetlemek isteyecektir. Ancak, İşletmeler büyüdükçe, çalışanlar
ve yöneticiler otokontrol için daha az istekli olacak ve mevcut otokontrollerin
işletilmesindeki etkinlik düzeyi de zayıflayacaktır.
Otokontrollerin
işletilmesindeki etkinlik düzeyinin düşmesinin nedenlerini daha açık ortaya
koyabilmek için, işletmeler içinde otokontrolün patronlar dışında kimler
aracılığıyla yerine getirilebileceğine bakalım:
·
Kazanç ve performans dürtüsünün yön verdiği
kurucular, pay sahipleri ve üst düzey yöneticiler tarafından gerçekleştirilen,
·
Başarı ve terfi dürtüsünün yön verdiği
çalışanlar tarafından gerçekleştirilen,
·
İşletme kültürünün bir parçası olarak
tüm çalışanlar ve karar alıcılar tarafından gerçekleştirilen,
Yöneticilerden beklenen
otokontrolde, işletmelerin boyutu büyüdükçe işletmenin kazancı ve performansı
ile yöneticilerin kazanç ve performansı arasındaki doğrudan ilişkinin tespit
edilebilirliği zayıfladığı için, yöneticiler işletme çapında otokontrolden
kaçınacak, kişisel otokontrol mekanizmalarına sığınacaklardır. İşletmenin
karlılığına değil, kendi çalışkanlıklarına sürekli vurgu yapacaklardır. Nasıl
olsa işletme bir şekilde hayatını ve karlılığını sürdürebilmektedir.
Çalışanlardan beklenen
otokontrolde, başarıları izleyen ve terfilere karar veren yöneticilerin, sayısı
artan çalışanlar üzerindeki izleme hâkimiyetinin zayıflaması neticesinde,
başarı kıstaslarının işletme hedef ve kurallarıyla kurulması gereken doğrudan
bağlantısı zayıflayabilecek, bunun neticesinde de söz konusu kontrol işletme
çapında bir otokontrol olmaktan çıkacak ve kişisel bir otokontrole
dönüşebilecektir.
İşletmenin bütününün
otokontrolü ise, yöneticiler ve çalışanların otokontrollerinde ortaya çıkacak
bir zafiyetle doğrudan zarar görecek ve tüm çalışan ve karar vericilerin kendi
çıkarlarına yönelmesi ve işletme çapında bir otokontrol uygulamak yerine
kişisel otokontroller uygulamalarına neden olacaktır.
İşletme çapında
otokontrolün bu şekilde yitip gitmesi elbette ki istenmeyecektir. Çünkü işletme
çapında otokontrolün varlığı ve etkinliği bir işletmenin risk önleme
maliyetlerinin minimize edilmesine, işletmenin ölçeği büyüdükçe daha yüksek
oranda yardım edecektir.
İşletme çapında
otokontrol eksikliğinin hissedilmeye başlandığı durumlarda işletmelerin
sahipleri, yöneticileri ve çalışanlarından bağımsız bir “denetim” mekanizmasının
kurulmasını ve çalıştırılmasını önerebiliriz. Bunun adı “İç Denetim” olabilir,
“İç Kontrol” olabilir, “Risk Yönetimi” olabilir. Çok basit bir özetle; işletme
çapında ortak kurallar belirleyip bu kurallara uyulup uyulmadığının takip
sorumluluğunu da patron dışında bir çalışan grubuna vermek… dile kolay ama
uygulamada zor bir yöntem. Büyük şirketlerin web sitelerine girip iç denetim
birimlerini sorgulayın. Sürprizle karşılaşacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder