25 Ekim 2015 Pazar

Büyüyen İşletmelerde Kontrol Sorunu

İşletme sahipleri olarak önemli bir sorunumuz var: büyümek istedikçe, kendi şirketimizin kontrolünü bir türlü istediğimiz seviyede sağlayamıyoruz.
Bunun bir yolu yok mu?
Var tabi. “İşletme Çapında Otokontrol”
İşletmeler açısından otokontrol, çalışanların ve yöneticilerin, yürüttükleri faaliyetlerin ve aldıkları kararların, işletmeler hedefiyle ve kurallarıyla ne derece uyumlu olduğunu kendilerinin değerlendirerek bir sonuca varmaları ve bu sonuç doğrultusunda kendilerini yönlendirmeleri olarak tanımlanabilir. 
İşletmelerin ne zaman “otokontrol/kendini kontrol etme” isteği duyacağı veya bu isteğin ne zaman zayıflayacağı ve bu isteği karşılamak üzere yürüttüğü faaliyetlerin ölçeğinin ne olacağı bu işletmelerin büyüklüğü/karmaşıklığı ile ilişkilidir. Ancak, tahmin edildiği şekilde doğru orantılı değil ters orantılı olarak ilişkilidir. Şöyle ki;
İşletmelerde 3 taraftan söz edebiliriz:
·         Patron
·         Yönetici
·         Çalışanlar
Patron, işletmenin denetiminden kolay kolay vazgeçmez. İşletme büyüse de küçülse de o hep yöneticileri ve çalışanları denetlemek isteyecektir. Ancak, İşletmeler büyüdükçe, çalışanlar ve yöneticiler otokontrol için daha az istekli olacak ve mevcut otokontrollerin işletilmesindeki etkinlik düzeyi de zayıflayacaktır. 
Otokontrollerin işletilmesindeki etkinlik düzeyinin düşmesinin nedenlerini daha açık ortaya koyabilmek için, işletmeler içinde otokontrolün patronlar dışında kimler aracılığıyla yerine getirilebileceğine bakalım:
·         Kazanç ve performans dürtüsünün yön verdiği kurucular, pay sahipleri ve üst düzey yöneticiler tarafından gerçekleştirilen,
·         Başarı ve terfi dürtüsünün yön verdiği çalışanlar tarafından gerçekleştirilen,
·         İşletme kültürünün bir parçası olarak tüm çalışanlar ve karar alıcılar tarafından gerçekleştirilen,
Yöneticilerden beklenen otokontrolde, işletmelerin boyutu büyüdükçe işletmenin kazancı ve performansı ile yöneticilerin kazanç ve performansı arasındaki doğrudan ilişkinin tespit edilebilirliği zayıfladığı için, yöneticiler işletme çapında otokontrolden kaçınacak, kişisel otokontrol mekanizmalarına sığınacaklardır. İşletmenin karlılığına değil, kendi çalışkanlıklarına sürekli vurgu yapacaklardır. Nasıl olsa işletme bir şekilde hayatını ve karlılığını sürdürebilmektedir.
Çalışanlardan beklenen otokontrolde, başarıları izleyen ve terfilere karar veren yöneticilerin, sayısı artan çalışanlar üzerindeki izleme hâkimiyetinin zayıflaması neticesinde, başarı kıstaslarının işletme hedef ve kurallarıyla kurulması gereken doğrudan bağlantısı zayıflayabilecek, bunun neticesinde de söz konusu kontrol işletme çapında bir otokontrol olmaktan çıkacak ve kişisel bir otokontrole dönüşebilecektir.
İşletmenin bütününün otokontrolü ise, yöneticiler ve çalışanların otokontrollerinde ortaya çıkacak bir zafiyetle doğrudan zarar görecek ve tüm çalışan ve karar vericilerin kendi çıkarlarına yönelmesi ve işletme çapında bir otokontrol uygulamak yerine kişisel otokontroller uygulamalarına neden olacaktır.
İşletme çapında otokontrolün bu şekilde yitip gitmesi elbette ki istenmeyecektir. Çünkü işletme çapında otokontrolün varlığı ve etkinliği bir işletmenin risk önleme maliyetlerinin minimize edilmesine, işletmenin ölçeği büyüdükçe daha yüksek oranda yardım edecektir.  

İşletme çapında otokontrol eksikliğinin hissedilmeye başlandığı durumlarda işletmelerin sahipleri, yöneticileri ve çalışanlarından bağımsız bir “denetim” mekanizmasının kurulmasını ve çalıştırılmasını önerebiliriz. Bunun adı “İç Denetim” olabilir, “İç Kontrol” olabilir, “Risk Yönetimi” olabilir. Çok basit bir özetle; işletme çapında ortak kurallar belirleyip bu kurallara uyulup uyulmadığının takip sorumluluğunu da patron dışında bir çalışan grubuna vermek… dile kolay ama uygulamada zor bir yöntem. Büyük şirketlerin web sitelerine girip iç denetim birimlerini sorgulayın. Sürprizle karşılaşacaksınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder