Kim istemez!
Yıllarca emek verip her bir metrekaresi için alın teri
döktüğümüz, iğne ile kuyu kazar gibi, her günü ve gecesiyle ızdırabını duya
duya bu hallere getirdiğimiz, uykusuz, dinlenmeksizin fedakarlıklarla
süslediğimiz, daha da önemlisi “ekmek yediğimiz” teknelerimizi daha da
büyütmeyi…
Bir de piyasa koşulları zorlamaz mı her geçen gün… büyüme
baskısını hissetmemek mümkün mü piyasada… Büyümelisiniz ki birim maliyetleriniz
küçülsün, satış miktarlarınız artsın, karlılığınız yükselsin, pazarda
bilinirliğiniz artsın, yurtdışına da göz kırpabilesiniz, teşviklerden daha
fazla yararlanabilesiniz, finans bulma imkanlarınız iyileşsin… vs. vs.
Başınıza gelmiştir; bir telefon…
Yurt dışından bir yatırımcının temsilcisi arıyor…
Bize en az şu kadar ürün lazım, sizde var mı?
Cevap: biz o ürünün alasını üretiyoruz, ama…
Evet, ama, o miktarda ürün nerdeee…!
Kaçtı bir fırsat daha…! Hayallerde tülleniverir “Büyümek”
hemen.
Peki ya büyütmek isterken uzun yıllar emek harcayarak kurduğumuz
işleyen düzene zarar verirsek… o zaman hüzün pişmanlıkla kol kola girmez mi?
Büyük planlar yaparak, sadece bugün değil gelecekte de gelir elde edebilmenin
planlarını yapmaya hazırsanız, doğru yol haritasıyla mevcut işinize zarar
vermeden büyüyebilirsiniz.
Önce kendimizi tanıyalım. Şirketlerimiz teknik dilde “Aile
şirketleri” olarak adlandırılacak niteliktedir. Sadece
Türkiye’de değil dünyada da dördüncü nesile ulaşabilmiş aile şirketlerinin sayısı parmakla
gösterilebilecek kadar azdır. Aile şirketlerinin 3.kuşağa ulaşma oranı ise
yüzde 10 civarında ve ömürleri ise sadece 25 ile 30 yılla sınırlı kalmaktadır.
Aile şirketleri iki
şekilde büyüyebilir:
1- Aile şirketi olarak kalarak
2- Kurumsallaşarak
Aile Şirketi, hisselerin ya da oy
haklarının çoğunluğunun şirketi kuran ya da satın alan kişi ya da bir aile veya
akrabalara ait olduğu, halka açık şirketlerde ise: şirketi kuran veya satın
alan kişinin (ya da ailelerin) oy haklarının en az %25’ine sahip olduğu ve
aileden en az bir kişinin şirket yönetim kurulunda görev aldığı şirketlerdir.
İlk neslim emek ve gayretiyle
ortaya çıkan bazı aile şirketleri sahip olunan “yaşam tarzını” sürdürmek için
kurulmuş olan şirketlerdir. Eğer şirket aile fertlerine rahat bir yaşam
sunabilecek bir gelir getiriyorsa amacına ulaşıyor demektir. Aile şirketleri
global gayri safi hasılanın yılda %70 ila %90’ını yaratıyorlar ve dünyadaki
şirketlerin %75’e yakını aile şirketi. Aile ya da aileler tarafından kontrol
edilen kayıtlı şirketlerin oranı Avrupa Birliği’nde %50, ABD’de ise %95’in
üzerinde. Ülkemizde bazı büyük ölçekli şirketler bile hala “aile şirketi”
niteliğinden kurtulabilmiş değil. Ülkemiz ekonomisinin %95’ini aile şirketleri
oluşturmakta. (Kaynak PWC)
Bir aile şirketinde, aile
bireyleri arasında normalin ötesinde bir çatışma varsa, bu tartışmalar şirketin
performansını etkileyecektir. Diğer taraftan eğer aile içi ilişkiler
sağlıklıysa şirketin sağlıklı ve kalıcı olması sağlanabilecektir.
Bir aile şirketiysek ve büyümek
istiyorsak bu gerçekleri göz ardı etmemeliyiz. Aile şirketi olarak kalarak
büyümek de mümkün, ama kolay değil. Ağaçlar sonsuza kadar gökyüzüne doğru
büyüyemez, şirketler de sonsuza kadar büyüyüp gelir getiremez. (Peter Drucker)
Bir aile şirketinin büyümesini
sağlayacak ikinci ve en kalıcı çözüm: Kurumsallaşma… neler yapabiliriz?
- Şirketin, aile ilişkileri dışında ayrı bir kişiliği olduğu kabullenilerek yola çıkılabilir.
- Dışarıdan profesyonel yönetici desteği alınabilir.
- İş görevler tanımlanarak adama göre iş değil, işe göre adam çalıştırılabilir.
- İşletme içi kurallar ve yönergeler belirlenebilir.
- Bir çalışan ya da bir yöneticinin yokluğunda işlerin aksamadığı bir sistem oluşturulabilir.
- Kısa-orta-uzun vadeli planlar, stratejiler geliştirilebilir, hedefler belirlenebilir.
- Yetkiler ve sorumluluklar sınırlandırılabilir ve paylaşılabilir.
- Nihai kararlar yetki ve sorumluluklar dahilinde istişare ile alınabilir. Kollektif çalışma ruhu desteklenebilir.
- Şirketimiz kurumsallaştıkça aile içi ilişkilerimizin de bir bakıma kurumsallaşması temin edilebilir. (Aile anayasaları)
Kurumsallaşma için daha detaylı çalışmaları paylaşmak ümidiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder