11 Eylül 2015 Cuma

GİRİŞİMCİ Mİ ÇALIŞAN MI?

Yıllar sonra memleketime dönüş niyetim somutlaşmaya başlayınca kısa bir ziyaret gerçekleştirmiştim. Damla Hastanesi hala isim değiştirmemiş, Misland olanca ihtişamıyla şehrin girişindeki yamacı süslüyordu.
Hayal kurmak ile gerçekleri yaşamak çok farklıdır. Bunlar benim için hayal değil apaçık gerçeklerdi. Bu şehirde cevher var diye düşündüm içimden. Hayvancılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesini de duyunca kararım iyice kesinleşti.
Girişimcilik hayalleri Elazığ’da gerçeğe dönüşüyordu. Bir de dinlediklerim vardı ki; Keban Plastik gibi…
Bir şehrin kalkınmasında rol alacak en önemli aktör “Girişimci”dir. Sermaye ve işgücü önem olarak sonra gelir. Girişimci, sermayeyi ve işgücünü canlandırır, faydalı hale getirir.
İnsanlar yaşamlarını sürdürecek kadar gelir elde etmek dururken farklı fikirlerle daha fazla çalışmak, elindeki sermayesini yeni bir işe yatırmak, riske girmek, iş geliştirmek, marka olmak, resmi prosedürlerle boğuşmak, başka insanları iş sahibi yapmak vs üzerinde fazla kafa yormazlar. Az bulunur böyleleri. Ama bu şehirde bu güzel insanlardan önce yeteri kadar olduğunu sonra ise bolca bulunduğunu farkettim.
Nedenini başka bir yazımızda sorgulayacağımız hazır bir sermaye birikimi göze çarpıyor bu memlekette. Girişimci derseniz, istemediğiniz kadar ve her konuda yatırıma hazır, sürekli araştırma içindeler.
Salça üretimimiz var, Yazılım ihracatı yapıyoruz, sucuk, kavurma markamız var, yorgan imalatı yapıyoruz, stor perde imalatımız var, sünger imal edip bölgeye satıyoruz, ofis mobilyası imal edip ülkeye satıyoruz, plastik boru imal edip satıyoruz, makine imalatı yapan firmalarımız var, yalıtım malzemelerimiz burada imal edilebiliyor, mermer hak getire, vişne marmelatı satan imalatçımız var, ayran markalarımız artıyor, ferforje üzerine büyük imalatçılarımız var, cam süslemede dışa muhtaç değiliz… peki sorun nerede?
Kalkınma için gerekli en önemli aktöre fazlasıyla sahibiz. Ve bu kişiler sadece hayal kurmakla kalmıyor, yatırımları bir bir gerçekleştiriyor. Bu güzel yatırımların fizibilitelerinde en ufak bir sorun görülmüyor. Kazançlı ve sürdürülebilir yatırımlar. Peki ya neden bu güzel şehrin ekonomik refahının artmasında bu girişimler yeterli olmuyor? Neden girişimcilerimiz hep dertli?
Girişimcilerden yükselen bir çok serzenişin arasında dikkatimi çeken ortak bir ses var; “Çalışmak için yeterli insan kaynağı bulamıyoruz.” İnsan kaynakları konusunda tespit ettikleri sorunları, eksikleri benimle paylaştıklarında acı gerçeklerle karşılaşıyorum.
İlk dikkatimi çeken, çevre illerden gelip de bu yatırımlar içinde kendine iş bulabilen ve istikrarlı olarak çalışan insanların sayısı yerel çalışanlardan hiç de az değil. Şehrin sakinlerinden çalışma hayatına atılmak isteyip de mevcut ücret, mesai, yoğunluk, zorluk koşulları altında çalışmak isteyenlerin sayısı yetersiz.
Anlaşılmaz bir durum var karşımızda. Kahvelerdeki doluluk oranımız pek fena değil. Oralar da iş yapacak tabi ki. Çevrenizde işsiz olup iş arayanların sayısını sorsam eminim hepiniz çok sayıda yakınınızı hatırlayacaksınızdır.
Girişimcilerin sorunlarından birisi de şu: “Çalışanımız işe girmek için uğraşıyor, işe girdikten sonra karşısına çıkan ilk zorlukta işten çıkıyorlar”. Ne kadar doğru bu serzeniş? Araştırmalıyız. İşten ayrılmak, ücretsiz kalmayı göze almak adına işi beğenmemek için çalışanın alternatifleri olmalı. Ya da işverenler diğer illere göre daha zalimane koşullarda işçi çalıştırıyor olmalı.
Yine girişimcilerimizin belirttiği bir diğer sorun: “Çalışmak isteyen birisi işe girdikten sonra patron avantajları talep ediyor. İzinler, mesai gibi konularda karşılanamaz taleplerde bulunuluyor.” Aynı cümleleri burada da söylemek lazım; neden bu esneklikleri talep edebiliyorlar? Her yerde alternatif iş mi var? Ya da işverenlerimiz olumsuz koşullarda işçi mi çalıştırmak istiyorlar?
Ortada bir sorun var, çözümü pek kolay tespit edilecek gibi durmuyor. Gerçeklere bakarsak, çevre illerden gelip bu şehirde düzenli iş bulabiliyorsa insanlar, başımızı ellerimizin arasına koyup bir daha düşünmemiz gerekmez mi?
Bağlarımız, bahçelerimiz dillere destan. Unutmayalım ki Babilin Asma Bahçeleri de öyleymiş. Girişimcilerimiz de çalışanlarımız da bir kez daha oturup düşünmeli. Hatayı kim nerede yapıyorsa, bunun böyle gitmeyeceğini, bölgemizdeki illerin değerlendirdiği fırsatları yıllardır kaçırdığımızı görmeliler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder